-
1 ön
деся́ток (м) де́сять* * *1.1) простра́нство, ме́сто (перед кем-чем-л.); то, что нахо́дится (перед кем-чем-л.)önüne bak! — смотри́ под но́ги!
önünü görmeden yürüyordu — он шёл ничего́ не ви́дя пе́ред собо́й
evin önü bahçe — пе́ред до́мом сад
şehrin önlerinde — на подсту́пах к го́роду
2) перёд, пе́редняя часть (чего-л.)caketin önü iki sıra düğme ile süslenmiştir — перёд жаке́та отде́лан двумя́ ряда́ми пу́говиц
3) предстоя́щее, ближа́йшее бу́дущее2.önümüz kış — впереди́ у нас зима́
1) пере́дний, находя́щийся впереди́ön plânda — на пере́днем пла́не
ön sıralar — пере́дние ряды́
trenin ön tarafı — головна́я часть по́езда
2) предше́ствующий (чему-л.)ön emir — воен. предвари́тельное распоряже́ние
ön hesap — предвари́тельный подсчёт, предвари́тельные подсчёты
••- önde- hoca önde
- subay arkada içeriye girdiler
- öndeki
- önden
- önden yürümek
- önümüzdeki
- önümüzdeki günlerde
- önümüzdeki hafta
- önümüzdeki sınav
- önümüzdeki yıl için
- öne almak
- öne alınmak
- önünü almak
- önünde arkasında dolaşmak
- önüne arkasına bakmadan
- önüne bakmak
- önüne bir kemik atmak
- önüne dikilmek
- öne düşmek
- önüne geçmek
- önüne gelen
- önüne katmak
- önünü kesmek
- öne sürmek
См. также в других словарях:
nizam — is., Ar. niẓām 1) Düzen Evin nizamında Türk kadınlarının vakur zarafeti göze çarpar. O. S. Orhon 2) Kural Şimdi, eski sıralar bozuldu, yeni sıralar, yeni nizamlar gelinceye kadar böyle olacak! M. Ş. Esendal Birleşik Sözler nizamname yanaşık nizam … Çağatay Osmanlı Sözlük
akşam ezanı — is., din b. 1) Günün dördüncü namaz vaktini bildiren ezan Akşam ezanı sularında sofraya oturulurdu. A. Ş. Hisar 2) zf. Güneşin battığı sıralar … Çağatay Osmanlı Sözlük
çırpıştırmak — i Emek harcamadan özensiz ve üstünkörü yapmak O sıralar her gün Ulus a başmakaleler çırpıştırmakta idi. H. Taner … Çağatay Osmanlı Sözlük
kordon — is., Fr. cordon 1) Genellikle ipekten yapılmış kalın ip Yaver kordonu. 2) Saat, madalyon vb.ni asmaya yarayan ince zincir Bize defineden pay çıkaracak derken bütün urbamızı, saat kordonumuzu, para cüzdanımızı, yeni potinlerimizi üste verdik. H. R … Çağatay Osmanlı Sözlük
mevki — is., Ar. mevḳiˁ 1) Yer, mahal Gelibolu civarında Akbaş mevkisinde bir cephane deposu vardı. Atatürk 2) Makam ... senelerce devletin yüksek mevkilerinde bulundu. Y. K. Karaosmanoğlu 3) Bazı ulaşım araçlarında yolculara veya tiyatro, sinema vb.… … Çağatay Osmanlı Sözlük
terslik — is., ği Ters olma durumu veya tersçe davranış, aksilik Tersliğe bakın ki o sıralar piyasada bir metre tel bile yoktur. S. Birsel … Çağatay Osmanlı Sözlük
sıram sıram dizilmek — sıra veya sıralar oluşturacak biçimde yan yana, arka arkaya gelmek Sokaklarımızda sıram sıram dizili, üstü açık çöp varillerinden rızkını çıkarmaya başlamıştı. Y. N. Nayır … Çağatay Osmanlı Sözlük
göz kamaştırmak (veya almak) — 1) kuvvetli ışık veya parlaklık, kısa bir zaman için görüşü bulandırmak 2) mec. bir niteliğiyle hayran bırakmak O sıralar Avrupa da bir büyük piyano ustası gözleri kamaştırıyordu. N. Nadi … Çağatay Osmanlı Sözlük
sufûf — (A.) [ فﻮﻔﺹ ] sıralar, saflar … Osmanli Türkçesİ sözlüğü
mənazim — ə. «münzəm» c. sıralar, səflər … Klassik Azərbaycan ədəbiyyatında islənən ərəb və fars sözləri lüğəti
süfuf — ə. «səf(f)» c. səflər, sıralar, cərgələr … Klassik Azərbaycan ədəbiyyatında islənən ərəb və fars sözləri lüğəti